<1> Üç gunaların etkilerinden git gide daha fazla haberdar oldukça, tama gunanın gücünün bilinci merkeze toplar olduğunu ve kendini düşünen egoistlikle sonuçlandığını kavradı. <2>Bu "Ben" olarak büyük ayrılık hissini yaratır. Böylece meditasyon sayesinde yüksek ve alçak hallerinin sebepleri kavramaya ve ruhani güçleri uyandırılmaya başladı.
<3>Ayrıca her ne zaman çok fazla tamasik gücün bulunduğu bir ortamda olursa, daha fazla egoist olmaya yöneldiğini ve tekrar mutsuzluğun yükseldiğini fark etti. <4>Böylece mutluluk ve ilerleme için uygun bir ortamın gerekli olduğunun farkına vardı.
<5>Bilinci yükseldikçe ve çevresiyle bir hissetmeye başladıkça, fark etti ki daha bir çok birim bilinçlerde kaybolmuşlardı. <6> Kendisinin farkına vardıklarını anlamalarında onlara yardım etme isteği duygusu belirdi içinde <7>ve ayrıca başkalarına yardım etme sayesinde etrafında daha iyi bir ortam (bilinçli ortam) kurmak için daha fazla bilinçli varlık da yaratmış olabilirdi.
<8>Bu yüzden kendini diğerlerinin daha yüksek bilince ulaşmasına yardım işine soktu. <9>Sonra farkına vardı ki hepsi onu dinlemiyordu. Bu birim bilinçler o kadar kaybolmuşlar ve egoisttiler ki yönlendirilemeyecek ama bunun yerine doğru yoldan sapacaklardı. <10>En nihayetinde bir kaçı etkilenmeye başladı ve daha yüksek bilince ulaşma mücadelesinden geçmeye hazır olduklarını gösterdi. <11>O dinleyecek olanlara yardım etmek için daha büyük bir konsantrasyon yarattı. <12>Böyle yapınca, kendini tamamen unuttu ve bundan ötürü büyük bir keyif hissetti. <13>Anladı ki gerçek keyif, kendini düşünmek ve her zaman "Ben," üzerinde meditasyon yaparak değil ama başkalarını yüksek bilince getirmek ve istenilen ortamı () kurmak için fedakarlık yapma sayesinde yakalanacaktı.
<14>Sonra çabasını yoğunlaştırdı ve bu süre içerisinde, yardım ettiği bazı birim bilinçler ilerleme kaydetti. <15>Diğerlerine yardım için bu kadar çok fedakarlık yaptığıma göre ne kadar da büyüyüm diye hissetmeye başladı.<16>Ayrıca istediği gibi ilerleme göstermediklerinde, cesareti kırık hale geliyor ve bütün çabalarına rağmen neden onların istediği gibi evrim geçirmediklerine mutsuz oluyordu.
<17>En nihayetinde büyük bir kavrama doğdu içine; kişinin faaliyetlerinin sonularına bağlı olmasının bile ruhani yolda bir engel olduğu kavraması. <18>Bu yüzden fedakarlığı yaptı ve diğerlerinin yüksek bilince ulaşmasına mümkün olan en fazla eforla yardım etmeye alıştı, ama sonucu Rabbe teslim etti.
<19>Bununla, ne kibirlilik duygusu içerisinde sonuçlanacak ve egoistliğini arttıracak yanlış bir büyüklük duygusu yaratılmış oldu, <20>nede sonuçların neden beklenildiği gibi olmadığı hakkında bir cesaret kırılması vardı.
<21>Sonra, daha da büyük bir kavrama içine doğdu, teslim etmede bile hala bir "Ben" vardı, " 'Ben' faaliyetlerimin sonuçlarını Rab'e teslim ediyorum"'deki gibi. <22>Ama Rabbe boyun eğmeyle ve faaliyetleri kendi aracılığı ile O'nun yapmasına (fedakarlık) izin vermekle, daha fazla bir "Ben" kalmayacak ve "yapan," "yapılan şeyler" ve "bu şeylerin yapıldığı kişi" BİR olacaktı. Bundan sonra birlik tamamlanmış olur. <23>Böylece hiçbir yanlış ego ve huzursuzluk yaratılmamış olacaktı ve faaliyetlerinin her türlü tutsaklığından özgürdü. <24>Boyun eğme ayrıca Yaradan bize her ne yaparsa bununla memnuniyetlik anlamına gelir. <25>Biz Onun Niyetini yapmak için elimizden gelenin en iyisini yaparız ama sonuçtan memnun oluruz.
<26>Ancak, "Ben"i, Ona eriterek, Rab'e boyun eğmiş olmak ve faaliyetleri her zaman Onun yapmasına izin vermek büyük bir görevdir. <27>Ego araya girer, kavrayış yeteneği unutulur ve "Ben" tekrar yapan olmaya başlar. <28>Bu yüzden, daha sonra sonuçlara bağlılık ortaya çıkar ve bununla birlikte ya yanlış gurur ya da cesaret kırılması meydana gelir.
<29>Kendini her zaman Rab'e teslim etmesi gerektiğini anladı, ama eğer bunu yapmayı unutursa, o zaman sonucu sonradan teslim etmeliydi veya her ne zaman faaliyetlerinin sonuçlarına bağlandığını anlamaya başlarsa o zaman. (İşte bu bağsızlığın veya feragat etmenin yoludur).
<30>Bu kavramayla, yanı başındaki kaybolmuş birim bilinçlere yardıma ve yakın çevresinin dışındakileri önemsememeye başladı.<31>Ayrıca içinde büyük bir yakın çevresini sahiplenme duygusu yaratılmaya başlamıştı. <32>Ancak, daha yüksek bilince yaklaştıkca, her şeyin Yaradan olduğunu daha da fazla anlamaya başladı. Bu yüzden anladı ki O'nun sadece bir parçasını sevip gerisinden nefret edemezdi.
<33>Böylelikle sevgisini ve çabasını tüm evrene uzattı. Bununla, Aklını genişletmiş ve aklın darlığını, ön yargıyı, yanlış anlamayı ve bunlara ilişkin şerleri paramparça etmiş oldu. <34>O bir evrenselci oldu.
<35> Meditasyon, derin düşünce, konsantrasyon vb. ile, ruhani güçlerini uyandırdı (). <36>Yüksek bilince ilerlemek için uygun bir ortamın ( ) gerekli olduğunu da anladı. <37> Fedakarlık () olmadan, böyle bir ortamın yaratılması mümkün değildi. <38>Fedakarlığının veya faaliyetinin sonucuna bağlı olmanın bile tutsaklık yaratacağını da anladı, bu yüzden sonuç Yaradana teslim edilmeliydi veya kişi O'na boyun eğmeliydi.( )
<39>Buna ilaveten, evrenin küçük bir bölümüne bağlanmanın aklın darlığını yaratacağını hatırladı. Bu yüzden, bir evrenselci oldu ( ). Bununla, aklını genişletti ve bütün aklın darlığını yıktı. <40>Bütün bu idraklerle, evrende dinamik (tabi kuvvette ait) bir ruhani güç oldu ( ). Diğerlerinin yüksek bilince ulaşmasına yardımı iş edinmeyi yoğunlaştırma sayesinde, yavaş yavaş, egosunu Evrensel Egoya eritti.