<1>Bölüm 2 ve 3 yedi kiliseye yollanmış mesajlardır. Her bir kilise bir medyum merkezi olarak görülebilir ve aynı zamanda En Ulu İşaret’teki her bir sembole ve onun karşıtı olan dine denk gelebilir. <2>Her bir mesaj o kiliselerden her birinin anlamını, o aşamada ki tuzağı ve bunlardan nasıl kaçınılması gerektiği ve en nihayetinde bu tuzakların üstesinden gelmenin ödülünün ne olduğunu içerir.
"Efes (Ephesus) kilisesinin meleğine yaz; Bu şeyleri söyledi o, ki yedi yıldızları tuttu sağ elinde yedi altın şamdanın ortasında yürüyen;" (Vah. 2:1)
<3> Efes’in kilisesi ilk çakra olarak görülebilir. <4>Aynı zamanda bilincin () ve insandaki gelişmemiş ruhani güçlerin () ilk uyanmasına denktir (Ebedi İlahi Yol’da ilk basamak).
<5>"Yedi altın şamdanın ortasında yürüyen" gösterir ki insanlığa dinlerin bütün doğrusunu açığa vuran Krayst’tır.<6>Bir başka anlamda her bir kişi kendi çakraların ortasında bir bilinçtir, Arjuna (Bagavad-Gita) gibi, alçak doğanın üstesinden gelmeye çabalayan, böylece Krayst (Krishna) olmaya başlayan.
"Biliyorum senin işini ve senin çalışmanı ve senin sabrını ve senin şer olanlara nasıl katlanamadığını: ve sen kendinin apostol (elçi) olduğunu söyleyenleri denedin, ve öyle değildi ve sen buldun onları yalancılar:" (Vah. 2:2)
<7>Kimdir bu ilk çakrada olan bilinçlerini uyandıran insanlar veya ilk defa kendi çevrelerinin daha fazla gerçeklerine ve hayatlarının hedeflerine gözlerini açanlar? Bunlar hayatta gerçek tatmin olmayı elde etmek için çok çalışan ruhta yoksullardır (Matta 5:3). Ama tatmin olmak yerine toplumda daha fazla şer devam ettiğini bulurlar. Gerçek rehber (apostol) ararlar, doğruya yönlendirilmek için. Ama bunun yerine kendini öğretmen ve rehber olarak düşünenlerin hepsinin yalancı veya onlarında en az kendileri kadar kayıp olduklarını bulurlar.
<8>Bu nedenden kişinin cesareti kırılır, insanların hayatı geçiştirmek için oynadıkları bütün oyunları gördüğünde. O doğruyu bulmak için yola koyulur. Bu nedendendir yogilerin normal hayatı terk edip kendilerini dağlarda veya ormanlarda izole etmeleri, içlerindeki doğruyu bulmak için, çünkü doğrunun adamı takip ederek bulunamayacağını hissetmişlerdir.
<9>Bu yüzden, İşaretimizdeki ilk sembol () Uzak Doğunun öğretilerine ilişkindir (Mistik Yollar), gelişmemiş bilinci ilk çakradan daha yüksek çakralara yükseltmeye veya uyandırmaya çalışan.
<10>Fakat adam dış dünyanın cazibesinde kaybolmaya devam ettikçe ve toplumun oyunları ile anlaşmaya, gerçek doğrunun ne olduğunu bulmak için aramayacaktır bile. Takip ettiği bütün rehberlerin kendi kadar kayıp olduğunu bulduğunda, o zaman kendi Ruhuna bakmaya başlayacaktır doğruyu bulma amacı ile.
"Ve doğan ve sabrı olan ve benim adımın hatırına emek veren ve baygınlaşmayan." (Vah. 2:3)
<11>"Ve doğan ve sabrı olan": Neden bu insanlar doğmuştur? Onlar tahammül etmiştir çünkü farklı olmaya başlamışlardır. Oynamayı bırakmış ve doğrunun arayıcıları olmuşlardır. Toplum farklı olanları sevmez. Bu nedenden onlar toplum dışı serseri olurlar ve doğruyu bulma arayışlarında zorluklara tahammül edeceklerdir. Onların sabrı onları doğruya götürecektir.
<12>"Benim adımın hatırına": O’nun adı nedir? O’nun adı "doğru"’dur. Bu yüzden onlar doğrunun hatırına eziyeti çekerler. Israr edenler ve baygınlaşmayanlar onu bulacaklardır.
"Bununla beraber bir parça karşıyım Ben sana, çünkü sen ilk aşkını bırakmıştın." (Vah. 2:4)
<13>Bu insanların ilk aşkları neydi? Bu dış dünyadır. İlk aşkta oldukları toplumdu. İçindeki gerçeği ve doğruyu bulmaya çalıştılar ama bulamadılar. Bu yüzden ilk aşklarını bıraktılar. Yaradan buna karşıdır.
"Hatırla bu yüzden nereden düştüğünü sen ve tövbe et ve ilk işleri yap; yoksa senin üstüne geleceğim çabucak ve şamdanlarını kaldıracağım onun yerinden, senin tövbe etmen hariç." (Vah. 2:5)
<14> "Hatırla bu yüzden nereden düştüğünü sen" cümlesi tamamen gösterir "ilk aşk"’ın ne anlama geldiğini. İlk aşk kişinin oradan ilk düştüğü yerdir: toplum. O toplumdan düşmüştür ve onun öğretileri ve oyunları hakkında cesaretsizleşmiştir.
<15>"İlk işleri yap": İlk işler, herkesi doğrunun sadece ruhta olduğu kavramasına getirmek ve Dünya Üzerinde Cennetin Hükümdarlığını kurmaya çalışmaktır. Aksi halde, "senin üstüne geleceğim çabucak ve şamdanlarını kaldıracağım onun yerinden." Hiçbir yere erişemeyeceksin, ilk aşkını terk edip gerçeklerden kendini soyutlayan birisi olacaksın ve ruhani hayatın ileri kavramasını elde etmeyi kaybedeceksin. Bu Uzak Doğuda olanın ta kendisidir. "Şamdan" rehberin ışığı anlamındadır.
"Ama bu senin sahip olduğun, ki sen nefret edersin Nikolaslıların amellerinden, benimde ayrıca nefret ettiğim." (Vah. 2:6)
<16>"Nikolaslıların amelleri" şer şeyler ve yanlış rehberlerdir toplumdaki. Ruhta yoksul olanlar toplumdan kendilerini soyutlayanlardır ve Yaradan Rab onların böyle olmasını istemez (ruhta yoksul). Ancak O onları sever çünkü onlar şer şeylerden ve yanlış rehberlerden nefret ederler ("Nikolaslılar") (bak Vah. 2:2).
"O, kulağı olan, onun Ruhun kiliseye söylediğini duymasına izin ver; Üstesinden gelene yemesi için hayatın ağacından vereceğim ki Yaradan’ın cennetinin ortasında olan." (Vah. 2:7)
<17>"O, kulağı olan, onun Ruhun kiliseye söylediğini duymasına izin ver", gözleri (üçüncü gözler) açılmış olanların, bu açığa vurmaların arkasındakileri ve Ruhun her bir kiliseye mesajını anlayacaklar açıklandıkları zaman, anlamındadır.
<18>"Üstesinden gelene yemesi için hayatın ağacından vereceğim", her kim hayatın bir çabalama olduğunu anlarsa ve bir kişi toplumda kalarak diğerlerine örnek olmak amacı ile kendini mükemmelleştirmeli, olduğunu, " Saf Bilince erişmesi için ona yardım edeceğim, ki o ebedi hayattır" anlamındadır. <19> Hayatın ağacı bir kişinin ruhani anlamada ilerlediği modeldir, "ki Yaradan’ın cennetinin ortasında olan" veya insan vücudu. Bu kundalininin çakralarda yükselmesine denktir de denebilir.
<20>Bu insanlar kederle ağlıyor olanlardır ve rahatlatılacak olanlar (Matta 5:4). Hayatın ağacından yiyecekler ve Ruhları fetih edenler ("fetih eden ve fetih etmek," Vah. 6:2).
" İzmir’deki (Smyrna) kilisenin meleğine yaz; Bu şeyler ilki ve sonu söyledi, ki ölüydü, ve canlıdır;" (Vah. 2:8)
<21>İzmir’deki kilise nedir? Bu bizim İşaretimizdeki ikinci semboldür (), Davud’un yıldızı (Süleyman’ın mührü). Ayriyeten ikinci çakraya denktir.
"Senin işlerini biliyorum ve büyük sıkıntını ve yoksulluğunu, (ama sen zenginsin) ve onların değerlere hakaretlerini biliyorum, Yahudiler olduklarını söyleyenlerin ve öyle olmayanların, ama Şeytanın sinagogu olanların." (Vah. 2:9)
<22>"Senin işlerini biliyorum ve büyük sıkıntını ve yoksulluğunu", kendini soyutlamanın üstesinden gelmiş olanlar şer yapanlar ve yalancılarla kavgaya başlayacaklardır, anlamındadır. Büyük sıkıntılardan geçeceklerdir, toplum dışı serseriler ve yoksullukla vurulmuşlar olacaklardır.
<23>"Ama sen zenginsin", "Ama sen ruhta ve hayatta zenginsin, çünkü uğruna savaşmak için bir ideolojin ve uğruna gayret göstermek için bir hedefin vardır." <24>Fakat yalan söyleyenler ve şer yapanlar ve Mayada kaybolmuş olanlar materyal şeylerde zengindirler ama ruhani zenginlikte yoksullardır.
<25>"Ve onların değerlere hakaretlerini biliyorum, Yahudiler olduklarını söyleyenlerin ve öyle olmayanların, ama Şeytanın sinagogu olanların": Yahudiler, İsrail Çocukları (Yaradan ile çabalayanlar, veya Seçilmiş Olanlar) olmuş olacaklardı ve insanlığa, Dünya Üzerinde Cennetin Hükümdarlığının () insan ilerlemesi için gerekli olduğunu göstermeliydiler.
"Istırap çektiğin şeylerin hiçbirinden korkma: gör, şeytan bazılarınızı hapse atacaktır, ki sen denenesin ve on günde büyük sıkıntıya sahip olmalısın: ölüme sadık ol sen ve Ben vereceğim sana hayatın tacını." (Vah. 2:10)
<26>"Şeylerin hiçbirinden korkma" ıstırap çekmeden ve eziyet görmeden bahsediyor. Sadık ol ve ölümden korkma çünkü "Ben vereceğim sana hayatın tacını." Kavramış bir Ruh için ölüm diye bir şey yoktur. O bilgiden ölür ve ebedi hayat kazanacaktır. <27>İnsanın bu halde ikinci çakrada olduğu doğrudur. Fakat her şeyin fedakârlığı için hazır olmada oldukça samimiyse, kendi hayatını bile, doğru ve ideolojisi için, o zaman o bu dış dünyanın çekiminin üstesinden gelmiştir. Eğer bir insan doğru için savaşmaktan onu hiçbir şeyin durduramayacağı bu noktaya ulaşırsa, ve öldürülürse, o zaman o şehit (marty) edilir ve bir şehit (martyr) olur.
<28>Böyle bir kişi Saf Bilince erişecektir çünkü o buna değer, "Ben vereceğim sana hayatın tacını." Buna ayrıca hem Kuran ve hem de Bagavad-Gita’da söz verilmiştir . "Adaleti kurmak için bir savaş, bunun gibi, cennettin kapılarını açar.... Böyle bir savaşı savaşan mutlu bir insandır. Böyle doğru bir savaşı savaşmamak kutsal görevini ve onurunu önemsememektir ve bu bir günahtır [Kanunun (Darma) ihlali], Arjuna" (B.G. 2:32-33). "Yaradan’ın yolunda [doğru savaş] katledilenleri ölü olarak düşünmeyin. Hayır, hakikaten, onlar Rab’leri ile birliktedirler...." (Kuran, İmran’ın Ailesi, Ali 'İmran, 169).
"...O, üstesinden gelmiş olan, ikinci ölümde acı görmeyecek." (Vah. 2:11)
<29>Bu dünyanın korkularının ve bağlarının üstesinden gelenler daimi hayat kazanacaklardır. Onlar Saf Bilince erişeceklerdir. Bunlar yumuşak başlı insanlardır, dünyayı miras alacak (Matta 5:5) ve ebedi hayat kazanacak olan (Vah. 2:11). Güç onlara verilecektir dünyadan barışı almak için (Vah. 6:4).
Sıradaki